18 Aralık 2010 Cumartesi

Givenchy Men's Spring/Summer 2011


Givenchy Fall/Winter 2010 reklam kampanyası için transeksüel model Lea T. İle çalışan Riccardo Tisci, bu sezon da albino model Stephen Thompson ile çalıştı. Çekimleri Mert Alaş & Marcus Piggott gerçekleştirdi. Stephen’a çekimlerde, Tom Ford ile birlikte French Vogue kapağında yer alan15 yaşındaki model Daphne Groeneveld ve Givenchy’nin eski reklam kampanyalarından hatırlayacağımız model Jonathan Marquez eşlik ediyor.


17 Aralık 2010 Cuma

Who Put Her in Charge?

3 Aralık 2010 Cuma

Champ de Mars

Yaptıkları göz doldurucu ve yaratıcı çekimleri ile moda dünyasını olduğu kadar beni de etkileyenNumero, geçen aylarda yapmış olduğu mis gibi Paris kokulu çekimi ile yine etkiledi bizi. Model Edita Vilkeviciute'un güzelliği ile ayrı bir olay bence. Ayrıca Avrupa'da, Türkiye'de olduğundan daha popüler olan Yazbükey'in de çekimde kullanılmasına sevindim. Ilk karede favori markalarımdan olan Chloe kombinasyonu ile beraber metalik Yazbükey akseurlarını görmek mümkün.




Unleash the inner voyeur

Olabilecek en iyi combolardan biri adeta:
"Nick Knight x Kate Moss x Vogue Italia"

Kate Moss bu sefer de Edward Enninful'un styling'i ile -ki kendisini 'The Septhember Issue' filminde Grace Coddington ile bolca görmüştük- jartiyerler, yüksek topuklular, seksi retro desenler kullanarak içimizdeki teşhirciyi ve Kate Moss'un bir diğer yüzünü daha açığa çıkarmış. Eski iç gıdıklayıcı vintage erotica çekimler tadında olmuş bence ve son 2 kare benim favorim adeta.





28 Kasım 2010 Pazar

The Scent of ADR

Gec gelen sohretin tadini doyasiya cikaran Anna Dello Russo, gecen ay Vogue Paris'in fashion week sirasinda duzenledigi maskeli baloya giydigi Peter Dundas imzali uzun beyaz elbisesi ve Gareth Pugh imzali basligi ile Vogue Paris editoru Carine Roitfeld'i bile geride birakmisti. Bu olayin ardindan Uniqlo ve Lanvin x H&M sovlarinda da gorev alan ADR, populeritesinin zirvesinde. ADR, gectigimiz gunlerde kendi adini tasiyan bir parfum cikardi ve ardindan da reklam kampanyasi cekildi. Dello Russo Italya'daki 'gorkemli' evinde kendi guzelligini ovuyor adeta, K-West'in Runaway sarkisi esliginde. Ayni zamanda baloda giydigi Peter Dundas imzali elbiseyi ve kartal kanatlarindan esinlenilmis Gareth Pugh basligi da gormek mumkun klipte.


From Phoebe with love

Chloe'de gonullerimizi fethedip sonra da Celine'e gecen ve genellikle minimal, feminen ve soft tasarimlari ile bilinen, trend belirleyici tasarimcilardan Phoebe Philo yine bizleri kendisine cekti. Celine icin yaptigi bu 5 pantolondan kapsul koleksiyonda duz kesimli dar pacali pantolonlarin yani sira ortadaki resimde de gorebileceginiz gibi Phoebe'nin Chloe'ye mirasi niteliginde olan yuksel belli genis pacali bir pantolon da mevcut. Koleksiyondaki parcalarin fiyati 650$-850$ arasinda degisiyor ve degisik kumas secenekleri ile yil icinde alicilarin begenisine sunulacak.

11 Ekim 2010 Pazartesi

Hatice Aslan @ Vogue Turkiye Ekim 2010

Evet kutsal moda ayı bitti, herkes gundelik yasamina dondu. Ofislerde yeni sayilarin editoryalleri, defilelerin elestirileri ve o kutsal ayın dedikodulari ile gecinip gidiyoruz acikcasi. Ve tabii ki elimizde Vogue Turkiye'nin Ekim sayisi donup dolasiyor. - Bizlere gore ayın galibi simdiden belli; Vogue Paris. Ama ayip olmasin diye okuyoruz Turkiye'yi de -

Bana gore Vogue Turkiye'nin Eylul sayisinin en guzel tarafi Fahriye Evcen cekimiydi bence. Stefano Galuzzi ve Ece Sukan isbirligi sonucu, ortaya muazzam kareler cikmisti. Fahriye cekimde II. Dunya Savasi sonrasi Avrupa kadinini canlandiriyordu. Iste hatirlamamiz icin bazi kareler:

Simdi de ayni ekipten ekim sayisinda yine derginin -bana gore- en can alici, etkileyici cekimi. 48 yasindaki tiyatro kokenli oyuncu Hatice Aslan tamami siyah beyaz fotograflardan olusan cekimde bence harika gozukuyordu. Iste en sevdigim kareler:

* Ekim ayinin cekimlerini ilk duydugum zaman "Ten puruzsuz, ruh huzursuz" gibi super bir isme sahip oldugu ve "Kids" gibi carpici bir film yapmis olan Larry Clark'i barindirdigi icin Lindsey Wixson'li cekimi cok merakla beklemistim ama hayal kirikligina ugradim ve Hatice Aslan'in cekimi beni daha cok etkiledi.

30 Eylül 2010 Perşembe

So, where is the leopard?

Evet sizleri Avrupa'da esen moda rüzgarlarından habersiz bırakıyorum, ama üzgünüm programım çok yoğun. Sizlerin aksine şanslı olanben geçen akşam da leopar deseni diyince aklımıza gelen ilk isim olan Roberto Cavalli için Paris'te 40. yıldönümü için düzenlenen partideydim.

Tabii ki de " All Access "
Karlie, Carine, Roberto, Taylor, Rachel

-ki söylemek gerekirse Rachel ve Carine en seksi iki konuktu-

Dün akşam 9'da Güzel Sanatlar Okulu'nun bahçesinde düzenlenen Cavalli'nin 40 yılını özetleyen bir sergi ile başladı gecemiz. Konuklar arasında, Olivier Zahm, Bryanboy, Tyra Banks, Vogue ekibinden Carine Roitfeld ve Anna Del Russo vardı. Ayrıca modellerden Lily, Eva, Sasha, Anja, Karlie ve tabii ki Heidi ile Naomi vardı.
-bu arada Naomi yine bir sinir krizi sonrası mekana gelmiş olucak ki burnundan soluyordu, partideki garsonlara sardı bütün gece. zavallı garsonlar-

Parti için Roberto'nun bize birkaç süprizi vardı elbette, önce sahneye Nouvelle Vague çıktı, ardından Paris'in eğlence sembollerinden Crazy Horse'un şov kızları bizlere muhteşem bir burlesk gösterisi sundu. Ardından Kylie Minogue sahneye çıktı ve bütün mekanı bir dans pistine çevirdi adeta.

Mekanın dış görüntüsü ve süslemeler

Kylie ve Roberto Cavalli " Happy Birthday " şarkısını söylerken

Kylie'den yine müthiş bir sahne şovu

* Bu gece de Vogue Paris'in 90. senesi için gerçekleşen maskeli baloya katılmak üzere yoldayım. Çoktan geç kaldım bile, siz şanssız topluluk için haberleri iletirim ilerleyen günlerde yine.

xxxo

Must Have Item : Yves Saint Laurent L’Homme Radiant Touch



What, a guy can’t wear a little concealer without being judged?” -Daniel Meade

Well, who cares Daniel? Yves Saint Laurent’ın ödüllü concealer’ı Touche Éclat’ı kullananlar bilir; YSL foundation, pudra ve concealer’da 1 numaradır! Erkek cildine uygun olarak tasarlanmış ilk likit concealer, göz şişkinliklerini, koyu renk halkalarını gidermekle kalmaz aynı zamanda besleyici dokusu ile göz çevrenize bakım da yapar, cilt kusurlarınızı yenmenize yardımcı olur, parlaklık ve canlılık vererek gözleri yeniler. FYI benim gibi buğday tenliyseniz Touche Éclat 3 numara Light Peach’i tercih edebilirsiniz. (L’Homme Radiant Touch bulamazsanız!)


Fazla uyuduğum, yorulduğum ve akşamdan kalma olduğum zamanlar hayatımı kurtaran can simidim, hastalıkta ve sağlıkta yanımda olan yegane dostum… Seni seviyorum.

26 Eylül 2010 Pazar

Help Me Brothers and Sisters, Please!


Dün rüyamda yine Suri Cruise beni öldürmeye çalışıyordu, sabaha karşı 4 sularında sıçrayarak yatağımdan fırladım.


18 Nisan 2006 günü Suri, Katie’nin rahminden fırladığı andan itibaren rahat uyuyamaz oldum. Periyodik olarak Suri rüyalarıma girip bana farklı şekillerde işkence çektiriyordu. İlk zamanlarda küçük şakalaşma ve oyunlar ile başladı. Sonradan beni sandalyeye bağlayıp zorla evcilik oynatıyor, plastik fincandan hayali kahve içiriyordu. Gitgide bu rüyalar daha ilginç bir hal aldı; Yves Saint Laurent kapatıcım ile patates baskı yaptığı yetmiyormuş gibi, lens kabımın içindeki solisyonu, sıkmaya kıyamadığım parfümlerim ile değiştirmeye çalışıyordu. Uyandığımda “sadece rüyaydı” diyip geçiştiriyordum fakat son 2 aydır bu saçma kabuslarda Suri, aile dostlarımızı, arkadaşlarımı ve Kim Kardashian’ı öldürmeye çalıştı. (cough) Kim’i öldürmeye çalışırken benim de yardımım dokunmuş olabilir. (cough)


Sokakta yürürken sanki biri beni takip ediyormuş gibi hissediyorum, evde yalnız
kalamıyorum. Suri içinden çıkıp boynumu kıracak diye OK! Magazine, US Weekly gibi dergiler okuyamıyorum. Sanki beni gözlemliyor… attığım her adımı …


Biliyorum bunları gören sadece ben değilim. Eğer benim gibi Suri Cruise tarafından rahatsız edilen insanlar varsa, lütfen benimle irtibata geçsin. Hayatlarımız büyük tehlike altında olabilir! Yalnız olmadığımı biliyorum…

Anna Knows Exactly How I Feel



25 Eylül 2010 Cumartesi

Project Runway L’Oreal Challange



Project Runway’in son bölümünde tasarımcılar L’Oreal’in yeni çıkan HIP Studio Secrets eyeshadow’larının renklerinden esinlenerek high fashioncouture’ giysi ve bunu tamamlayacak ready-to-wear başka bir giysi tasarladılar. ‘Look’ aslında o ama 'giysi' olarak yazdım. Güzel Türkçemizi yeterince katlediyorum. Sorry. Hala devam ediyorum.


En iyi 3 tasarımcıdan ilki, sezonun başından itibaren jüriye yalakalık yapan, ikiyüzlü adi Gretchen. Tasarımları ne kadar güzel olursa olsun kişiliğinden dolayı tiksiniyorum ondan.
High fashion parçası hippie hissi uyandırdığı için beğendim ama ‘couture’ veya ‘high fashion’ olarak sınıflandırılmasını biraz garip buldum. Hatta bottom 3’lünün arasında olduğunu düşündüm izlerken.


Bir diğer iyi tasarım ise Andy’e aitti. Yarışmacılar arasında high fashion tasarımını 2 parça yapmaya cesaret edebilen tek kişi. ‘Metallic’ eyeshadow’dan esinlendiği için, seçtiği kumaşlardaki renk paleti oldukça karanlıktı. Savaşçılardan esinlendiği high fashion parçası muazzamdı. İşçilik mükemmel, tasarım eşsizdi; birinciliği kesinlikle Andy hak ediyordu. Ready-to-wear’ına gelince; siyah elbisesinin üzerine incecik metalik kumaşı ustaca yerleştirerek, son derece ‘chic’, ‘edgy’ ve giyilebilir bir parça oluşturdu. Andy’i ayakta alkışlıyorum.


Bu challange’ın galibi Mondo’nun tasarımları, Marie Claire’in Ekim sayısında L’Oreal reklam kampanyasında yer alacağı yetmiyormuş gibi, bir de L’Oreal Paris’ten 20 bin dolarlık ödül kazandı. High fashion parçasındaki kumaş seçimi oldukça ucuz görünüyordu. Neresini beğendiler anlamadım. Ready-to-wear parçası tek kelime ile kusursuzdu. Daha fazla söylenecek bir şey bulamıyorum, hak etmedi birinciliği.


By the way, osuruk gibi high fashion elbisesiyle Ivy elendi. Neymiş efendim tasarladığı elbise okyanusu anımsatıyormuş. Michael KorsBridesmaids under the sea” yorumu ile düşüncelerimi okudu adeta.


Auf Wiedersehen Ivy!

You remember Tom, right?

Gectigimiz yaz Tom Ford'un icten ice bazi buyuk planlar pesinde oldugu kulagima gelmisti ama bu ay basina kadar bir haber cikmamisti. Ancak sonradan 12 Eylul aksami icin yaklasik 100 kisilik bir grup davet edildi Tom'un Madison Avenue magazasina. NYFW'in baslangicinda dedikodu kazani kaynamaya baslamisti bile, cunku Tom 6 yildir bir kadin koleksiyonu yapmamisti, ve herkes merak icindeydi neler gosterecegi konusunda. Yalniz Tom'un gece icin bir suprizi vardi; koleksiyonunun esin kaynagi olarak kariyeri boyunca yaninda olan ve ona ilham veren kadinlari gosterdi. Ayrica onlari davet etmekle kalmayip, onlari podyuma cikararak koleksiyonu onlar araciligi ile tanitti.

** Koleksiyonda altin ve gumus islemeli elbiseler, ipek ve tulle bezenmis gece elbiseleri, avci ceketleri, leopar desenli takimlar ve tabii meshur "Le Smoking"in modern versiyonu da bulunuyordu.


* Afro saclari ile manken Joan Smalls'u gozume kestirmisim burda.
* Bildiginiz uzere VMA torenini ekip geldi Beyonce. Bence gecenin suprizi oydu.
* Arka plan da Tom da cikmis ama aslinda ikonik Daphne Guinness'i cekmeye calismistim.

** Soylenenlere gore Daphne, defilede Tom'un sectigi akseurlar yerine kendi mucevherlerini kullanmak istemis. -total bitch-

Tabii geceden daha fazla resim yok, hatta bunlari caktirmadan cektim anlayacaginiz uzere. Cunku kapida bazi belgeler imzaladik, disariya bilgi sizdirmayacagimiza dair. Iceride ise sadece Terry Richardson vardi, kendisi aralik-ocak aylarinda sitesinde resimleri yayinlayacakmis koleksiyonun satisi ile beraber.


* Iste defileye cikan ilham perileri; bir cogunu belki tanimayabilirsiniz ama taniyacaginizi dusundugum bazi isimler ise soyle; efsanevi 60lik Lauren Hutton, Lou Doillon, Julia Restoin-Roitfeld, Natalia Vodianova, Du Juan, Chanel Iman, Freja Beha Erichsen, Daria Werbowy ve tabii ki "A single Man"in yildizi Julianne Moore ile son zamanlarin en aranan modeli Karlie Kloss.

xxxo

Hellcats



Lancer Universitesi’ndeki hukuk öğrencisi Marti Perkins (Alyson Michalka), bursunu kaybeder. Sorumsuz, alkolik annesi önceden haber vermediği için fazla zamanı kalmamıştır, okulda kalabilmesi için yeni burs programına yerleştirilmesi gerekmektedir. Bu sırada, okulun cheerleader’ları Hellcats’in kaptanı, evde eğitim görmüş, dindar aileden gelen Savannah (Ashley Tisdale) ile karşılaşır. Takıma yeni insan alınacaktır, bizim kızımız da lisede jimnastik takımında olduğu ve street dancing background’ı olduğu için denemelere katılır ve herkes ağzı açık Marti’yi izler. Hellcats’e alınır ve tüm takımının kaldığı yurda yerleşir.


İlk iki bölüm biraz sıkıcıydı, Ashley Tisdale için bir şans daha vermek istedim ve 3. bölümü de izledim. Yeni katılan oyuncunun Queer as Folk’tan tanıdığımız Gale Harold olduğunu görünce devam etmeye karar verdim. Zaman geçirmek için izlenebilir. Melrose Place’in yerine böyle bir drama getirmelerine hala anlam veremiyorum.

24 Eylül 2010 Cuma

Walter Bishop's Bringin' Wallabees Back!


Olivia: You know, I haven’t seen those in a while… Your shoes.
Walter: Wallabees.
Olivia: Are you bringing them back?
Walter: Where did they go?


NYFW

Evet artik en cahiliniz bile biliyor ki; eylul ayi modaseverler icin yilbasi gibidir. Yeni cicilerin gorucuye ciktigi, agiz sulandiran bir solenin baslangicidir. Biliyorum, biliyorum New York'taki cadirlar kaldirildi, ustune Londra basladi, bitti. Ama ne yapayim programim yogun, gunduzleri defilelere yetis, aksamlari party monster ol. Zor is tabii, yoruluyor insan. Suan Milano'dayiz bir yanimda Anna, bir yanimda Franca oturuyor, ama mecburen Anna ile daha cok konusuyorum, malum Franca ev sahibi olunca herkes onunla konusuyor, Anna'nin egosu da yerle bir oldu. Neyse ben de programimi sizler icin kestim ve New York'taki en sevdigim sovu yazayim dedim. Nerdeyse herkes benimle ayni fikirde; Proenza Schouler New York Fashion Week'in galibi.

Tasarimcilar Jack ve Lazaro eskiden sadece genc, ince, uzun ve zengin kizlar icin kiyafet yaptiklarindan kimse alamiyordu -kabul edelim dunyada boyle bir kitle yok- Bu sezon daha genis bir kitle icin tasarim yapmislar, ancak 'zengin' kismi duruyor musteri kitlesi icin tabii. Koleksiyonda her zamanki Proenza renkliliginin disinda, Chanel-vari tuvit gorunumlu takimlar, ince ve seffaf ustler de bulunuyor.
Suan Versace defilesi icin Franca ile yola cikiyoruz. Donatella'nin dedigine gore siz gidemeyenler icin de internetten yayin yapacaklarmis. Daha fazla haber icin takipte kalin. M.I.A'nin dedigi gibi;

xxxo

Confessions of a Sales Advisor : Part 2 : Cougar Town


Nivea standındaki küçük diyaloğumuzdan sonra Dingil Hanım’ın her davranışıma yapacak bir yorumu olmaya başlamıştı. İlk haftalar mağazadaki tek erkek satış personeli olduğum için low profile sergilemeye özen gösterdim, Dingil Hanım ile dikleşmedim. Uyarılarını pek ciddiye almadan, yüzümde uyuz bir tebessümle “peki Dingil Hanım, tamam Dingil Hanım” diyip geçiştirdim. Günler ilerledikçe bana daha çok sinir olmaya, küçümseyici bakışlarımla ezilmeye başladı.


Mesai saatleri içerisinde sürekli kimyasal maddelere maruz kaldığım için gözlerim yanmaya başlamıştı. Bir sabah lenslerimi takamadım ve siyah, büyük çerçeveli, numaralı wayfarer’larımı taktım.

Dingil Hanım : O gözlükler nedir Efe öyle?
Efe Can : Lens takmadım, gözlerimi dinlendirmek istedim.
Dingil Hanım : Sürekli takmayacaksın onları değil mi?
Efe Can : Hayır, neden?
Dingil Hanım : Çok tuhaf olmuşsun, komik görünüyorsun.
Efe Can : Estetik anlayışınızın İzmit sınırları içerisinde kalmış olması çok üzücü.
Dingil Hanım : İzmit’te yaşıyoruz ama değil mi?


İkinci ayımın ilk günlerinde soyunma odasındaki panoya mağazada en iyi satış yapan 10 kişinin listesi asılmıştı. 1. sırada 19 bin ile ben vardım, 2. olan Christian Dior uzmanı Özge, 12 bin ile kalmıştı. Mağaza içerisinde dedikodu kazanı kaynamaya, iş arkadaşlarım beni rakip olarak görmeye başlamıştı. Sonradan en çok primin İthal parfümlerde olduğunu öğrendim. Lancome, Dior ve diğer markaların uzmanları parfüm almaya gelen müşteriler ile kendileri ilgilenmeye başladı. Bu durum karşısında sessiz kaldım, ne de olsa tek erkek personel bendim, müşteriler mağazaya girdiğinde ilk beni görüyorlardı ve selective markaların da kozmetik ürünlerinden bolca satış yapıyordum.


Uzmanların “benim müşterim-senin müşterin” kavgaları, selective uzmanlarının birbirlerinin müşterilerini kendilerine çevirme çabaları, Dingil Hanım’ın seviyesiz uyarıları mağaza içerisinde gerginlik yaratmaya başlamıştı. Mağaza sahipleri de yapacak başka işleri olmadığı için güvenlik kameraları monitörlerinden personeli gözetliyordu. Kendimi reality show’un içindeymiş gibi hissetmeye başlamıştım, bir tek mikrofonlarımız eksikti.

Mağazanın boş olduğu bir gün, öğle yemeği arasından döndükten sonra elimi yıkamak için lavaboya gittim. Çıktıktan sonra Golden Rose standının yanındaki büyük aynada saçımı düzelttim. Aradan 2 dakika geçmeden Dingil Hanım yanıma geldi.

Dingil Hanım : Efe, Deniz Hanım (Mağaza Sahibi) aradı şimdi, saçınla başınla çok oynuyormuşsun. Davranışlarına dikkat etmen gerektiğini söyledi.
Efe Can : Bunu Deniz Hanım mı söyledi yoksa siz mi söylüyorsunuz?
Dingil Hanım : Ne alaksı var benimle?
Efe Can : Telefon sesi filan duymadım.
Dingil Hanım : Önceden söyledi.

To Be Continued…

Feel Good Inc.


Son 2 haftada başıma “pişmiş tuvuğun başına gelmez” dedirten türden olaylar geldi. Comeback post’umun son derece iğrenç bir şekilde reklamını yapan gerizekalılara buradan kucak dolusu sevgilerimi yolluyorum. 9 Eylül 2010 günü Efe Can in Wonderland, bugüne kadar aldığı hit sayısına sadece 1 günde ulaştı. Who’s the b*tch now? Anyways, geleneksel depresyonumdan çıktığımın müjdesini vermek isterim. Sit & Watch TV dönemine girmiş bulunduğumuz bu muhteşem Eylül sabahında, yeni dizi, albüm ve tasarımcıların spring 2011 koleksiyon review’larıyla geri döneceğim. Şimdi 8300 metrekarelik malikanemin terasında Kristin Cavallari ile yoga yapacağım. Güne pozitif başlamak için yukarıdaki playlist’e bir göz gezdirin cicişler.

Kind Regards,
Efe Can


12 Eylül 2010 Pazar

Happy Monthiversary!

You’re a pathological liar, your every move is calculated. I don’t love you anymore. Rest in peace, you’re dead to me!